Alpermentesoglu / Editör
12 Yıl önce
Arkadaşlar Türkçede olduğu gibi İngilizcede de "idiom" lar oldukça önemli. Bildiğimiz idiomları burada paylaşalım.
Money breads money. (para parayı çeker)
Between the devil and deap sea. (Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık)
It is never too late to mend (Zararın neresinden dönersen kardır)
Where there is life, there is hope (Çıkmamış candan ümit kesilmez)
Out of sight, out of mind (Gözden ırak, gönülden ırak)
Set a thief to catch a thief (Çivi çiviyi söker)
You can not teach an old dog new tricks (Huylu huyundan vazgeçmez)
A matter of life and death (Ölüm kalım meselesi)
Love is blind (Aşkın gözü kördür)
He who laughs last, laughs best (Son gülen iyi güler)
Two heads are better than one (Bir elin nesi var iki elin sesi var)
Love makes all hearts gentle (Ask bütün kalpleri yumuşatır)
A rolling stone gathers no moss (İşleyen demir ışıldar)
There is no smoke without a fire (Ateş olmayan yerden duman çıkmaz)
Walls have ears(yerin kulağı vardır)
A word to the wise is enough (Anlayana sivrisinek saz,anlamayana davul zurna az)
to be pain in the neck (baş belası olmak)
He is pain in the neck. (O tam bir baş belası)
to talk a blue streak (jet gibi konuşmak)
a still tongue keeps a wise head (Söz gümüşse sükut altındır)
to keep s.o. at arms length. (Birine mesafeli davranmak)
It's all Greek to me. (Olaya Fransız kalmak)
Blood is thicker than water (Kan bağı herşeyden önce gelir)
to watch paint dry. (Boş boş oturmak)
to hit the road (yola koyulmak)
to be as fit as a butcher's dog (Domuz gibi sağlıklı olmak)
to eat one's word. (Tükürdüğünü yalamak)
When I pass the exam, he will eat his word. (Ben sınavı geçince tükürdüğünü yalayacak)
to throw a spanner in the works (Bir çuval inciri berbat etmek)
be better lose the horse (Zararın neresinden dönersen kardır)
too many cooks spoil the broth. (Horozu çok olan yerde sabah olmaz)
get something off one's chest. (ağzındaki baklayı çıkarmak)
come on! Get it off your chest. (Hadi! Ağzındaki baklayı çıkar)
You can't fit a square peg into a round hole. (Zorla güzellik olmaz)
to be hitting your head against a brick wall. (Bir kimseden hiç yapmadığı/ yapamayacağı birşey istemek)
I know I'm hitting your head against a brick wall, but I need your help.
...apple of ... eye (göz bebeği, gözünün nuru)
The baby is the apple of their eyes
to be full of beans. (Hayat dolu olmak)
to stay clear of something (bir şeyden uzak durmak)
to stop on a dime (zınk diye durmak)
to hit below the belt (Bel altı vurmak)
to blow money (paraları çarçur etmek)
loose cannon (serseri mayın)
Shutting the stable door long after the horse bolted (iş işten geötikten sonra bir şey yapmak)
to be red in the face (yüzü kızarmak)
to dot every i and cross t (ince eleyip sık dokumak)
to not see eye to eye (kişilerin bazı şeylerde anlaşamaması)
We don't see eye to eye on everything (Her konuda anlaşamıyoruz)
The apples of the other side of the wall are the sweetest (Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür)
to whet s.o.appetite (Birinin iştahını kabartmak)
Once bitten, twice shy (Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer)
to be water under the bridge (mazide kalmak)
What you sad is water under the bridge. (Söylediğin şeyler mazide kaldı)
to judge a book by its cover (Bir kişiyi veya şeyi görünüşüne göre yargılamak)
to resist the temptation (nefsine hakim olmak)
have a sweet tooth (canı tatlı bir şeyler istemek)
get on my tits (Birine kıl olmak)
My boss has been getting on my tits.
to be on cloud nine (Mutluluktan havalara uçmak)
get to the point (Sadede gelmek)
to take something with a pinch of salt (Bir şeyi şüpheyle karşılamak)
to go Dutch (Alma usulü-ödeme-)
safe and sound (Kazasız belasız)
to be done to death (Bir konunun artık bayatlamış olması)
to save money for rainy day (kotü günler için para biriktrmek)
in the blink of an eye (Göz açıp kapayana kadar)
to look for a needle in a hystack (samanlıkta iğne aramak)
to fit like a glove (Cuk diye oturmak)
There is no love between two people (İki kişinin hiçbir hususta anlaşamaması, sürtüşmesi)
There is no love between Tayyip Erdoğan and Kemal Kılıçtaroğlu.
never a truer word spoken! (Doğru söze ne denir!)
through thick and thick (iyi ve kötü günde)
to play devil's advocate (Şeytanın avukatını oynamak)
Elif elif / Editör
12 Yıl önce
Thanks for your effort..I write some idioms here...
Bits and pieces(ufak tefek şeyler)
Bag and baggage(pılı pırtısını toplayıp)
As and when(zaman zaman)
Behind the scenes(perde arkası)
Bit by bit (yavaş yavaş)
On the off chance(olasılığı az,şansı az)
I recollected just so..